Hollanda’daki Cadı Avları: Tarih ve Etkileri
1674 yılında Hollanda’nın güneyinde bulunan Limbricht kasabasında, 74 yaşındaki dul kadın Engten Luijten, cadılık suçlamasıyla tutuklandı. Bu olay, o dönemde cadı avlarının nasıl bir korku ve paniğe yol açtığını gözler önüne sermektedir. Luijten, bazı çocuklar ve hayvanlar üzerindeki bilinmeyen hastalıkların onun büyüsü nedeniyle ortaya çıktığına inanılıyordu. Yalvarmalarına rağmen, suçsuzluğunu kanıtlayamamış ve aylar süren sorgu ve işkencenin ardından hücresinde iple boğulmuş halde bulunmuştur. Tarihçiler, Luijten’in daha şanslı olduğunu belirtmektedir çünkü birçok kadın, benzer suçlamalarla diri diri ateşe verilmiştir.
Cadı Avlarının Son Kurbanı
Hollanda’daki cadı avları, özellikle 15 ve 18. yüzyıllar arasında, çok sayıda kadının hedef alınmasına neden olmuştur. Yaklaşık 60 bin kişinin ağır işkenceler sonucu hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Cadı avları, 1674’te Hollanda’da sona erse de, Avrupa genelinde 1700’lerin ortalarına kadar devam etmiştir. Engten Luijten, bu avın son kurbanı olarak tarihe geçmiştir.
Ulusal Cadılar Anıtı Projesi
Hollanda’da, cadı avları sonucunda hayatını kaybeden kadınları anmak amacıyla bir Ulusal Cadılar Anıtı dikilmesi planlanmaktadır. Bu anıt, 1613 ve 1614 yılları arasında cadılıkla suçlanarak diri diri yakılan 80’den fazla kadın için inşa edilecektir. Roermond kentinde yer alacak olan anıt, yazar Susan Smit önderliğinde kurulan Hollanda Ulusal Cadılar Anıtı Vakfı tarafından gündeme getirilmiştir.
Anıtın Tasarımı ve Amacı
Anıtın tasarımını Roermondlu heykeltıraş Rietje Geurts hazırlamaktadır. Tasarım, kazığa bağlanarak yakılacaklarını bilen beş kadının oluşturduğu bir çemberden oluşmaktadır. Anıt, cadı avı kurbanlarının yanı sıra günümüzdeki kadın cinayetleri ve kadın düşmanlığına dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. Vakıf, tarih ve okul kitaplarındaki yanlış imajların düzeltilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Cadı Avlarının Toplumsal Etkileri
Hollanda’da cadı yakma olaylarının ilk örneği 1472 yılında Almen kasabasında yaşanmıştır. Cadılıkla suçlanan 275 kişi, bu suçlamalar sonucunda yakılarak öldürülmüştür. Avrupa genelinde, bu sayı 30 ile 60 bin arasında değişmektedir. Tarih dergisi Historiek’e göre, toplumda meydana gelen hastalıklar, kıtlıklar ve felaketler, mantıklı bir açıklama bulunamadığında cadıların büyüsü olarak yorumlanmıştır.
Cadı Belirleme Yöntemleri
Cadılıkla suçlanan kişilerin kendilerini aklaması oldukça zordu. Bir kişinin cadı olup olmadığını belirlemek için “tartı testi” uygulanıyordu. Bu teste göre, cadıların kilosu hafif olduğu için süpürge ya da keçi sırtında uçabilme yeteneğine sahip olduklarına inanılıyordu. Kilosu hafif çıkanlar, kazıklara bağlanarak ateşe verilmekteydi.
Oudewater Kenti ve Cadı Tartım Evi
Hollanda’nın Utrecht kenti yakınlarındaki Oudewater kasabasında kurulan kantar, cadı tartım evi olarak kullanılmaktaydı. Cadılıkla suçlanan kişiler, buraya gelerek tartım yaptırmakta ve kantar sahibinin verdiği sertifika ile yakılmaktan kurtulmakta idiler. Ancak, rüşvet olayları nedeniyle bu kantarın güvenilirliği tartışmalıdır. Kantar, hiç “cadı” tartmadığı düşünülmektedir.
Cadı Suçlamalarının Diğer Yöntemleri
Cadılıkla suçlanan kişilerin belirlenmesi için başka yöntemler de kullanılmaktaydı. Bu yöntemler arasında, şüphelinin el ve ayaklarının bağlanarak suya atılması yer alıyordu. Batmadan su yüzeyinde yüzen kişiler cadı olarak ilan edilmekteydi. Bir diğer test ise, suçlanan kişiyi kızgın kömür üzerinde çıplak ayakla yürütmekti.
Cadı Yakmalarının Sonu
Cadı yakma ve cadılık suçlamaları, İngiltere’de 1736 yılında yasaklanmıştır. 1560 ile 1680 yılları arasında Avrupa’da cadı avları doruk noktasına ulaşmış, 1660 yılından itibaren ise seçkinler bu duruma şüpheyle bakmaya başlamıştır. Avrupa’daki son cadı infazı, 1782 yılında İsviçre’de gerçekleşmiştir. Günümüzde ise, bazı bölgelerde hala kadınlara yönelik cadı avlarının devam ettiği bilinmektedir.
İlk yorum yapan olun